Kitap İncelemeleri & Emre Gül / Oyuncak Mezarlığı

Kitap Adı: Oyuncak Mezarlığı & Emre Gül

Sayfa Sayısı: 432 sayfa

Yaş Sınırı: +18

1000 Kitap Puanı: 8.5/10

Puanım: 1/10

Kitabımız yer yer katil ağzından anlatılıyor. İkinci kitap olduğu için konu anlatma gereği duymuyorum. Arka kapak yazısı şu şekilde: 

BAZI SIRLAR SİZİ ÖLÜME GÖTÜRÜR, BAZILARI SUÇ ORTAĞI YAPAR. BİR KATİLİN SIRRINA ŞAHİT OLMAK İSE HER İKİSİNE YOL AÇAR. Bir insanın kıyameti, ancak ölüm vakti geldiğinde koparmış. Bir kasabanın kıyameti, içinde yaşayanların günahlarında yatarmış. İşte bu yüzden Ravebelg Kasabası’nın kıyameti ben olacaktım. Ama siz hâlâ o aptal beyinlerinizin içinde benim kötü olduğumu söyleyen kahrolası sese kulak veriyorsunuz. Söyleyin bana. Katilsin, deyin. Suçlusun, günahkârsın, deyin. Hepiniz gerçeği biliyorsunuz. Yakın bir zamanda öğrendiniz. Geçmişimin karanlığına pusmuş gölgelerin feryatlarını işitiyorsunuz artık. Zaten bu yüzden susuyorsunuz. Beni hâlâ ifşa etmemenizin sebebi tam da bu, öyle değil mi? Suç ortağım olmaktan korkmuyorsunuz çünkü bu kasabanın geçmişine gömülü sırların açığa çıkmasını istiyorsunuz. Zira kötü kalpler, ancak sırlar gün yüzüne çıktığında aydınlanır. Peki öyleyse... Bana yardım edin. HER ŞEY SONA ERDİĞİNDE BU KASABA YALNIZCA OYUNCAK MÜZESİ DEĞİL, KURBANLARIMIN MEZARLIĞI DA OLACAKTI. OYUNCAK MEZARLIĞI 

(Emre Gül & Oyuncak Mezarlığı, Guardian Yayınları)

Kitap gerçekten erkek eli değmiş gibi diyeceğim ama zaten :)

Kadınlar hep s*ks sahnesinde var. Mevsimlik işçi anlatır gibi anlatmış yazarımız ve okuduğumuz tüm kadınlar ya t*cavüze uğramış ya da *zgın olmakla suçlanıyor. Bu tip karakterler tabii ki işlenebilir. C*nsel arzusu yüksek olan veya t*cize uğrayan kadınlar dolu etrafımızda ama benim takıldığım nokta bu kitaptaki tüm kadınların bu iki olgu üzerinde işleniyor olması. Anladığım kadarıyla yazarımıza göre bir kadın sadece bu şekilde var olabiliyor. Bacak arasıyla! 

Hatta daha da kötüsü bir sahnede Noa karakteri t*cavüze uğramak üzereyken kurtarılıyor (tabii ki beyaz atlı prens tarafından) ve sonrasında şey diyor içinden keşke oyuncak katili bunları öldürseydi. Heh diyorum mantıklı bir cümle kurdu ama sonra diyor ki "POTANSİYEL T*CAVÜZVÜLERİNE" aklımdan geçenlerden utanıyorum iyi veya kötü kimse ölmeyi hak etmez. Bu sahneyi okuyup kitaba tiksinerek baktığım anlar çok net kafamda. Bu kitabı yazım dili ve işleniş, mantık hataları hatta kurgusal boşluklar ile de çok güzel gömerim emin olun çünkü aşırı eksik bir kitap ama keşke şöyle sahneleri okumak yerine ben bu kitabın edebi yeterliliği eleştirseydim.

Toplumumuzda t*cavüz edilerek insanlar öldürülüyor. Kadınlar bile demiyorum insanlar öldürülüyor ve bunlar kitaplarda işleniyorsa böyle alçakça işlenmemeli. Özür dilerim hatta oyuncak katili edasıyla özür mözür dilemiyorum sizi ahmaklar bir erkek anlamayacağı bir travmayı kitaplarda kullanmasın bi zahmet!

Kitaba dair iyi şeyler de yok değil, yazar katilden nefret etmemizi sağlamak istemiş Kİ Bİ ZAHMET. Ve bunu amerikan dublajlı dördüncü duvarı kıran karakteri ile gayet de başarmış. Okurken kitabı dağlara taşlara atmak istedim katile olan nefretimden. Ama tabii her güzel şey gibi bir kusuru var bu durumun da. Katilimiz dördüncü duvarı kırıyor ve okur ile iletişim kuruyor. Bize canice planlarını anlatmıyor, kimi neden öldürdüğünü anlatmıyor, kim olduğundan vs de bahsetmiyor. Ne diyor biliyor musunuz? SİZİ AHMAKLAR! SİZ GERİ ZEKALISINIZ, HİÇBİR ŞEYİ TAHMİN EDEMEZSİNİZ, SİZE BİR ŞEYLER ANLATMIYORUM BİRAZ DA MERAK EDİN SİZİ UCUBELER... tarzı cümleler ile okuru aşağılıyor. Sağ ol Bay OM! Ben de aşağılanmak için kitap arıyordum doğru kitabı bulmuşum!!! Hatta size direkt bir alıntı ile bunu göstermek isterim:

"Ah! Ne de çok düşünüyorlar bizi. Sanırım ağlayacagım.

Elbette ağlamayacağım, sizi ucubeler. Ağzımdan çakan her boka inandığınız için acınası bir hâldesiniz zaten. Size söyledigim her şeye inandınız. Bu yüzden kim olduğumu bile bulamadınız. .

Sizden öyle çok sıkıldım ki resmen beni kim olduğumu gizlemekten vazgeçirdiniz. Aylardır peşimdesiniz ama bir adım dahi yaklaşamadınız bana.

Bulamadınız.

Beceriksizler.

İzlediğiniz ucuz korku filmlerindeki gibi kasabayla alakası olmayan, saçma sapan biri çıkacağımı sandınız. Sirf sizinle alay etmek için kendimi tutuklattım ve Siz sadece tuzağa çekilen bir kurban oldugumu düşündünüz. Beyniniz yok ki. Olsaydı zaten midemi bulandırmak yerine gerçek birer suç ortağı olur, işime yarardınız."

Gerçekten okur aşağılaması ile katili kötü göstermek bir taktik miydi? Yazar buna evet dedi diyelim de editör, son okumacı, yayınevi... hiç kimse mi biz niye böyle cringe işler ile uğraşıyoruz demedi. Kitabın içeriği zaten falsolu bari yazımı övebilseydim... ama hayır yazım o kadar kötü ki... Yeni dönem yazarlarına kim Amerikan dublajı gibi olan kitapların daha iyi olduğunu söyledi? Siz Türk'sünüz yahu! Türk gibi yazmak niye zorunuza gidiyor? Ki şöyle diyeyim Amerikalıların kitaplarında bu kadar amerikanvari cümleler yok. Ayrıca Amerikalılardan özenilen tek şey yazım dili değil, karakterlerin aptallığı da oldukça Amerikalı. Bir tane zeki insan yok. Katil oldukça şanslı bu kadar salak arasında işi yaver gidiyor.

Tek eğlendiğim yer sayfa 265 olabilir karakterlerin absürtlüğü ve salaklığı güzel yansıtılmıştı. Gerçekten okurken güldüm bile. Bir puanı da o sayfada beni eğlendirmesine veriyorum.

Bu kadar nefret kusmama rağmen kitabın sonu öyle bir yerde bitti ki üçüncü kitabı oldukça merak ediyorum.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar