Öykü: İpi Kesik Uçurtma & Kahverengi Saat ve Parlak Giyotin
Sınırlar içinde hapsolup yolunu bulamayanlara,
Yazacak ne çok şeyim birikmiş, ne çok şeyi bir kenara atmışım bir gün lazım olur umuduyla. Baksanıza, şu kenarda duran şey gençliğim, tam olarak ayağımın altında hayallerim, tavana yapışmış duran şey hedeflerim... ama ben artık ne yere eğilirim ne de tavana ulaşmaya çalışırım. Ben düz yolda ilerlemeye bile yoruldum. Kenara attığım gençliğime yürümek bile zor geliyor. Bilmiyorum hatadır belki. Ben sadece kötü hissediyorum. Yetemiyorum. Eksiğim. Yalnızım. Gerçekten yalnız mıyım? Kötüyüm, iyi olamayacak kadar cimriyim. Sevgimi bile sakınıyorum.
Şimdi bir yabancıyla oturmuş tüm hayatımı konuşuyorum. Her saat başı gözleri sol kolundaki kahverengi saate değiyor. Gidecek biliyorum. Kalmayacağına eminim ama ay gökte yükseldikçe onun gitmesi daha da yaklaşıyor ve ben daha ilk saniyeden yakınlaştığım bu yabancının gerçekten yabancı olduğunu fark ediyorum.
Gece yarısına on yedi dakika var. Gözleri sol koluna daha da fazla değiyor. Yabancı bir insana yabancılaşmanın hüznünü yaşıyorum. Oysa bir dakika önce bana en sevdiği yemeği nasıl hazırladığını anlattı. Gizli sırları ile... İşte, böyle konuşan bir insana yabancı hissedemezsiniz.
Adını bile bilmiyorum ama gizli birkaç tarifini şimdiden öğrendim bile. Ben onu dinledikçe sandalyesine daha da yayılıyor. Sevgimi göstermiyorum ama koskoca dört saattir konuşuyoruz. Bu yabancı bir kalbe tanıdık olmak için uzun bir süre. Çünkü biliyorum ki benim kalbime tanıdık olması dört dakikadan daha az sürdü.
Ellerim ellerinin üzerini buluyor. Ona dokunurken gülümsüyorum. Gözüm cama değiyor. Cam parmaklıklar ile kapatılmış. Sanki buradan kaçabilirmiş gibi... Gözümü parmaklıkların ardına çeviriyorum. Hava karanlık. Ama karanlıkta parlayan ölüm ile göz göze geliyorum. Gözlerim giyotine değiyor, gülümsüyorum.
O ise bakışlarımı takip ettikten hemen sonra kolundaki saate bakıyor. Tam olarak yedi dakika var. Gözlerindeki duyguyu tanıyorum. Her gün defalarca bu duyguya tanık oluyorum.
Birkaç zırh sesi olduğumuz odaya doluyor. Tam bu anda kahverengi saati çıkarıp avcuma koyuyor. Ona iyi bak der gibi bakıyor ve bana gülümseyip hemen arkasındaki muhafızlara yürüyor.
Saati eskimiş, deri kumaşın kenarları dağılmış. Kahverengisi solmuş, hasta bir adama benziyor. Sürekli baktığı saatin durduğunu tam o anda fark ediyorum. Gözüm yeniden parmaklıkların dışına değdiğinde yerdeki kan gölü tekrardan gülümsememe neden oluyor. Ben cimri biriyim. Sevgimi vermekte de cimriyim. Bu yüzden işim bu.
Gülümseyip arkamdaki yeni kurbanımı bekliyorum. Bir masum, bunu hepimiz biliyoruz ama beş saat sonra karşılaşacağı giyotin için masum olmasının önemi yok.
Sonuçta akılsız bir bıçak, vicdansız bir cellat ve cimri bir insanın sizin masumiyetinizi önemsemesini beklemek aptallık olurdu.
03.01.24
Yorumlar
Yorum Gönder